Ufacık Bir Peygamber
Ufacık Bir Peygamber, yakın dönem Amerikan yeraltı edebiyatının en nadide eselerinden biridir. James Bernard Frost'un bu eğlenceli metni, “iki tekerlek candır” mottosuyla eski bir bisiklet üzerinden başlıyor. Patlayan tekerlek, imdada yetişen cücenin uzattığı pompa ve din karşıtı bir kilisenin kutsal su yerine kahve dolu kasesinden tüten kokuları eşliğinde Bush karşıtı seçim kampanyasına sürüklüyor okurunu. Ve sayın seyirciler, elinizde tuttuğunuz kitap aslında ucubelerin, hipnotize lezbiyenlerin, süt kasalarının ve Kayıp Thomas İncili'nin anlatıldığı bir Pazar ayininden arta kalan her şeyin kolajlandığı bir fanzine ait. Hepimizi yirmi iki yaşında Mekke yolunda pedal çevirmeye çağırıyor bu fanzin; ama bir şartla: "Yaymak Lazım!"
“Hangi bölümden mezunsun?” diye sordu.
“İngilizce” dedim.
“Biliyordum, kahve bölümü” dedi.
“Ha?”
“Kahve bölümünü bitirmişsin. Havalı. Ben de kahve bölümü mezunuyum. Sanat.”
Kaşımdan bir ter boncuğu sildim. Gülmemi bastırarak umutsuzluğa yorulabilecek bir karşılık verdim.
“Bir an önce bir iş lazımsa, garsona ihtiyacımız var” dedi Beale. Bir kartvizit uzattı. “Adamı bir arayıver.”
İşte (pek çok çalışanının ve müdaviminin dediği gibi bundan sonra Mekke diye bahsedeceğim) Mekke Café'deki işi alışım böyle oldu...
- Açıklama
Ufacık Bir Peygamber, yakın dönem Amerikan yeraltı edebiyatının en nadide eselerinden biridir. James Bernard Frost'un bu eğlenceli metni, “iki tekerlek candır” mottosuyla eski bir bisiklet üzerinden başlıyor. Patlayan tekerlek, imdada yetişen cücenin uzattığı pompa ve din karşıtı bir kilisenin kutsal su yerine kahve dolu kasesinden tüten kokuları eşliğinde Bush karşıtı seçim kampanyasına sürüklüyor okurunu. Ve sayın seyirciler, elinizde tuttuğunuz kitap aslında ucubelerin, hipnotize lezbiyenlerin, süt kasalarının ve Kayıp Thomas İncili'nin anlatıldığı bir Pazar ayininden arta kalan her şeyin kolajlandığı bir fanzine ait. Hepimizi yirmi iki yaşında Mekke yolunda pedal çevirmeye çağırıyor bu fanzin; ama bir şartla: "Yaymak Lazım!"
“Hangi bölümden mezunsun?” diye sordu.
“İngilizce” dedim.
“Biliyordum, kahve bölümü” dedi.
“Ha?”
“Kahve bölümünü bitirmişsin. Havalı. Ben de kahve bölümü mezunuyum. Sanat.”
Kaşımdan bir ter boncuğu sildim. Gülmemi bastırarak umutsuzluğa yorulabilecek bir karşılık verdim.
“Bir an önce bir iş lazımsa, garsona ihtiyacımız var” dedi Beale. Bir kartvizit uzattı. “Adamı bir arayıver.”
İşte (pek çok çalışanının ve müdaviminin dediği gibi bundan sonra Mekke diye bahsedeceğim) Mekke Café'deki işi alışım böyle oldu...
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.