Uluslararası Ceza Hukukunda Hükümlülerin Nakli
İç Hukukta ve Uluslararası Hukukta Hükümlülerin Nakli
Diğer Adli İşbirliği Kurumlarıyla Karşılaştırılması
Adli İşbirliğine Katkı Sağlayan Uluslararası Örgütler
Son birkaç asırdır devletler muvazenesinde yaşanan sosyal, ticari ve teknik gelişmeler, devletleri birbirine yakın birer kapı komşuları haline getirmiş ve ülke sınırlarını ulaşılmaz olmaktan çıkarmıştır. Bu gelişmelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, devletlerarası ortak bir hukuki altyapıya ve hukuki yardımlaşmaya gereksinimi gerektirmiştir. Özellikle adli işbirliği konusunda yapılan ceza anlaşmaları, her ülkenin kendi kamu düzenini sağlaması için büyük önem arz etmektedir.
Hükümlülerin devletlerarası nakli müessesesi, bir uluslararası ceza hukuku kurumu olup ilk olarak devletlerarası adli işbirliği anlaşmalarında yerini bulmuştur. Bu müessesenin devletlerarasında ihtiyaç hissedilmesi, özellikle devletlerin kendi sınırları içerisinde yabancıların suç işleme oranlarının artmasıyla ortaya çıkmıştır. Yani bir devlette, yabancı bir kişinin hüküm giymesi halinde, o devletin ceza infaz kurumlarında çekilecek cezanın infazının zorluğunu gören devletler, o kişinin aldığı cezanın tabiiyetinin olduğu ülkede infazına yönelik anlaşmalar imzalamaya başlamışlardır.
Başka bir ifadeyle, yabancı uyruklu kişilerin cezalarını kendi ülkelerinde infazının sağlanması, özellikle hükümlünün aile bağları, dili, dini, kültürü ve sosyal ilişkileri bakımından kendi toplumunda çekmesi, devletler bakımından daha uygun görülmüş ve devletlerin bunu sağlama noktasında iradelerinin yakınlaşmasını sağlamıştır. Böylelikle hükümlülerin nakli kurumu ortaya çıkmıştır.
Esasen bu süreç bir anda gerçekleşmemiştir. Çünkü adli işbirliği anlaşmaları devletlerin egemenlik haklarını da tartışmaya açmaya vesile olmuştur. Gerçekten de, bu anlaşmaların devletlerin egemenlik hakkı ihlaline yol açıp açmadığı doktrinde tartışma konusu olmuştur. Çünkü yargılama ve cezalandırma yetkisi, devletler açısından oldukça nazik ve taviz verilemez konular arasında yer almaktadır.
Bu yüzden yabancı bir adli merciin vermiş olduğu hükmün, hükümlünün devletinde infaz edilmesi, yani bir ülkenin yargı kararının başka bir ülkede tanınması, klasik anlamıyla egemenlik kavramı açısından başlangıçta kabul edilemez gibi karşılanmış olsa da, zamanla kabul edilebilir hale gelmeye başlamıştır. Fakat hali hazırda, ceza işlerinde adli işbirliği konulu iki ve çok taraflı sözleşmelerde bugün dahi oldukça fazla sayıda red ve çekince sebebi bulunmaktadır.
Adli işbirliği anlaşmaları niteliği gereği birden fazla devleti karşı karşıya getirmektedir. Her ne kadar bu bir araya gelme hukuki esaslara dayanan bir metinden kaynaklansa da, devletin kendi çıkarlarına göre hareket etmesi bunun önüne geçebilmektedir. Bu da söz konusu sözleşmenin birçok maddesine çekince koymayı beraberinde getirmektedir. Günümüzde devletlerin işbirliği iradelerindeki çekincelerin yumuşadığı görülse de bazı devletler, bu adli işbirliğini kendi varlık nedenini tehdit eden bir unsur gibi algılamaktadır.
Kanaatimizce, devletlerin ceza hukukundan doğan garantilerini koruyarak adli işbirliği argümanını kullanma ihtiyacı, uluslararası ceza hukukunun gelişmesine büyük faydası olmuş ve devletlerarası ceza işlerinin pratik hale getirilmesini ve sınır ötesi suçlara karşı mücadelenin kuvvetlendirilmesini sağlamıştır. Bu mülahazalarla ülkemiz hukuk sisteminde 23. 04. 2016 tarihinde kabul edilen 05. 05. 2016 tarih ve 29703 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu hazırlanmıştır. Esasen bu kanun, Anayasamızın m. 90/5 hükmünden bahisle, ancak ilgili uluslararası anlaşmaların altında hüküm bulunmayan hallerde uygulanması mümkün olacaktır.
Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, hükümlülerin nakli kurumunun terminolojisi, cezanın bir amacı olarak hükümlünün tekrar topluma kazandırılması ve hükümlülerin nakli kurumunun devletin egemenlik unsuruyla ilişkisi ve bu kurumun tarihi gelişimi ve nihayet hükümlülerin nakli kurumuna hâkim temel ilkeler anlatılmaya çalışılmıştır.
İkinci bölümde ise; Türk Ceza hukukunda, hükümlülerin devletlerarası nakli kurumunun yeri ve düzenlenişi, Türkiye'nin taraf olduğu konuyla ilgili iki ve çok taraflı anlaşmalar ve nihayet diğer adli işbirliği kurumları ve bu kurumların hükümlülerin nakli müessesesiyle karşılaştırılması konularına değinilmiştir.
Üçüncü bölümde ise, karşılaştırmalı hukukta özellikle Avrupa ve Amerika ülkelerinde hükümlülerin nakli konulu iki ve çok taraflı anlaşmalar ve bunların temel özelliklerine değinilmiştir. Bununla birlikte, dünyanın diğer coğrafyalarında konuyla ilgili sözleşmelerle ilgili açıklamalar da yer almaktadır. Yine bu bölümde, adli işbirliği konusunda istisnai hallerde doğrudan veya dolaylı olarak aracılık vazifesini üstlenen uluslararası örgütler ele alınmıştır.
- Açıklama
İç Hukukta ve Uluslararası Hukukta Hükümlülerin Nakli
Diğer Adli İşbirliği Kurumlarıyla Karşılaştırılması
Adli İşbirliğine Katkı Sağlayan Uluslararası ÖrgütlerSon birkaç asırdır devletler muvazenesinde yaşanan sosyal, ticari ve teknik gelişmeler, devletleri birbirine yakın birer kapı komşuları haline getirmiş ve ülke sınırlarını ulaşılmaz olmaktan çıkarmıştır. Bu gelişmelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, devletlerarası ortak bir hukuki altyapıya ve hukuki yardımlaşmaya gereksinimi gerektirmiştir. Özellikle adli işbirliği konusunda yapılan ceza anlaşmaları, her ülkenin kendi kamu düzenini sağlaması için büyük önem arz etmektedir.
Hükümlülerin devletlerarası nakli müessesesi, bir uluslararası ceza hukuku kurumu olup ilk olarak devletlerarası adli işbirliği anlaşmalarında yerini bulmuştur. Bu müessesenin devletlerarasında ihtiyaç hissedilmesi, özellikle devletlerin kendi sınırları içerisinde yabancıların suç işleme oranlarının artmasıyla ortaya çıkmıştır. Yani bir devlette, yabancı bir kişinin hüküm giymesi halinde, o devletin ceza infaz kurumlarında çekilecek cezanın infazının zorluğunu gören devletler, o kişinin aldığı cezanın tabiiyetinin olduğu ülkede infazına yönelik anlaşmalar imzalamaya başlamışlardır.
Başka bir ifadeyle, yabancı uyruklu kişilerin cezalarını kendi ülkelerinde infazının sağlanması, özellikle hükümlünün aile bağları, dili, dini, kültürü ve sosyal ilişkileri bakımından kendi toplumunda çekmesi, devletler bakımından daha uygun görülmüş ve devletlerin bunu sağlama noktasında iradelerinin yakınlaşmasını sağlamıştır. Böylelikle hükümlülerin nakli kurumu ortaya çıkmıştır.
Esasen bu süreç bir anda gerçekleşmemiştir. Çünkü adli işbirliği anlaşmaları devletlerin egemenlik haklarını da tartışmaya açmaya vesile olmuştur. Gerçekten de, bu anlaşmaların devletlerin egemenlik hakkı ihlaline yol açıp açmadığı doktrinde tartışma konusu olmuştur. Çünkü yargılama ve cezalandırma yetkisi, devletler açısından oldukça nazik ve taviz verilemez konular arasında yer almaktadır.
Bu yüzden yabancı bir adli merciin vermiş olduğu hükmün, hükümlünün devletinde infaz edilmesi, yani bir ülkenin yargı kararının başka bir ülkede tanınması, klasik anlamıyla egemenlik kavramı açısından başlangıçta kabul edilemez gibi karşılanmış olsa da, zamanla kabul edilebilir hale gelmeye başlamıştır. Fakat hali hazırda, ceza işlerinde adli işbirliği konulu iki ve çok taraflı sözleşmelerde bugün dahi oldukça fazla sayıda red ve çekince sebebi bulunmaktadır.
Adli işbirliği anlaşmaları niteliği gereği birden fazla devleti karşı karşıya getirmektedir. Her ne kadar bu bir araya gelme hukuki esaslara dayanan bir metinden kaynaklansa da, devletin kendi çıkarlarına göre hareket etmesi bunun önüne geçebilmektedir. Bu da söz konusu sözleşmenin birçok maddesine çekince koymayı beraberinde getirmektedir. Günümüzde devletlerin işbirliği iradelerindeki çekincelerin yumuşadığı görülse de bazı devletler, bu adli işbirliğini kendi varlık nedenini tehdit eden bir unsur gibi algılamaktadır.
Kanaatimizce, devletlerin ceza hukukundan doğan garantilerini koruyarak adli işbirliği argümanını kullanma ihtiyacı, uluslararası ceza hukukunun gelişmesine büyük faydası olmuş ve devletlerarası ceza işlerinin pratik hale getirilmesini ve sınır ötesi suçlara karşı mücadelenin kuvvetlendirilmesini sağlamıştır. Bu mülahazalarla ülkemiz hukuk sisteminde 23. 04. 2016 tarihinde kabul edilen 05. 05. 2016 tarih ve 29703 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu hazırlanmıştır. Esasen bu kanun, Anayasamızın m. 90/5 hükmünden bahisle, ancak ilgili uluslararası anlaşmaların altında hüküm bulunmayan hallerde uygulanması mümkün olacaktır.Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, hükümlülerin nakli kurumunun terminolojisi, cezanın bir amacı olarak hükümlünün tekrar topluma kazandırılması ve hükümlülerin nakli kurumunun devletin egemenlik unsuruyla ilişkisi ve bu kurumun tarihi gelişimi ve nihayet hükümlülerin nakli kurumuna hâkim temel ilkeler anlatılmaya çalışılmıştır.
İkinci bölümde ise; Türk Ceza hukukunda, hükümlülerin devletlerarası nakli kurumunun yeri ve düzenlenişi, Türkiye'nin taraf olduğu konuyla ilgili iki ve çok taraflı anlaşmalar ve nihayet diğer adli işbirliği kurumları ve bu kurumların hükümlülerin nakli müessesesiyle karşılaştırılması konularına değinilmiştir.
Üçüncü bölümde ise, karşılaştırmalı hukukta özellikle Avrupa ve Amerika ülkelerinde hükümlülerin nakli konulu iki ve çok taraflı anlaşmalar ve bunların temel özelliklerine değinilmiştir. Bununla birlikte, dünyanın diğer coğrafyalarında konuyla ilgili sözleşmelerle ilgili açıklamalar da yer almaktadır. Yine bu bölümde, adli işbirliği konusunda istisnai hallerde doğrudan veya dolaylı olarak aracılık vazifesini üstlenen uluslararası örgütler ele alınmıştır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.