Umuttan Çöküşe 2000'li Yıllarda Türkiye
Kültürel birikimi, tarihi, coğrafi zenginlikleri ve dinamik insanı ile yüksek potansiyele sahip Türkiye, bir kez daha derin bir krize girmiş görünüyor. Bu seferki kriz, defalarca yaşanan diğer krizlerden farklılık gösteriyor. Ülkede kötüye giden sadece ekonomi değil, hukuktan siyasete, günlük yaşamdan sosyal ilişkilere, yoksulluktan yolsuzluğa… her alanda bir çöküş gözlemleniyor. Zayıf koalisyonların ve siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü, ekonomik krizlerin yaşandığı ve nerede ise iki yıla bir açıklanan istikrar programlarının uygulandığı 1990'lı yıllardan sonra, 2000'li yıllara buruk ama ümitli girildi. Önce 2000 yılında “Enflasyonla Mücadele Programı”, ardından 2001 yılında “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” olarak isimlendirilen iki istikrar programı ilan edildi ve Kasım 2002 seçimleriyle siyasi istikrar yakalandı. 2001 Krizinin ardından yakalanan beş yıllık büyüme trendi toplumda güven duygusunu canlandırdı. 2009 yılında ekonomi önemli ölçüde küçülse de, bu küçülme küresel krizin sonucu, Türkiye'nin krizi değil diye algılandı. AB'ye tam üyelik çalışmaları, uyum yasaları ve reformlar, Türkiye'nin performansını ve uluslararası kıstasları yakalamada büyük adımlardı. Yakalanan siyasi istikrarla beraber güçleneceği düşünülen ekonomik istikrar kısa ömürlü oldu. Ekonomi büyüdü ama istihdam artmadı, refah yükselmedi. Bir yandan çevre ülkelerde yükselen siyasi tansiyon, diğer tarafta ülke içerisinde yaşanan sorunlar doğru teşhis edilemedi, yanlış ve hegamonik politikalar uygulandı ve ülke içerisinde demokratik süreçleri durma noktasına getirdi. Hukuk ve adalet sistemine olan güven azaldı, yolsuzluk söylentileri had safhaya ulaştı. Ekonomik durgunluk yoğun bir şekilde hissedildi. Tarımda üretim durma noktasına geldi, sanayide ise tarihi fırsatlar değerlendirilemedi. Neticede temel haklar ve özgürlükler kısıtlandı, hukukun üstünlüğü vi ilkesi, kuralların hâkimiyeti ve güçler ayrılığı yok oldu. Muhalif sesler kısıldı. Bu küçük kitap 2020 yılına girerken yaşanan bu sorunları anlatmaya yönelik kısa bir özettir. Kitaptaki her başlık, başlı başına bir kitap konusudur ve yazılmış kitaplar ve doktora tezleri de bulunmaktadır. Ancak bu kitapta her başlık ile bir hatırlatma yapılmaya çalışılmış, bilinçli olarak profesyonel olmayanlarında rahatlıkla anlayabilmeleri için detaylı analizlerden kaçınılmıştır.
Kitabın amacı, son yirmi yıllık dönemde nereden nereye gelindiğini yalın bir şekilde özetlemektir. Türkiye ekonomisi çöküyor, sadece ekonomik kriz yaşanmıyor. Toplumsal yaşamı belirleyen her alanda derin bir kriz var. En acıklısı ise, Türkiye'yi yönetenlerin kriz yokmuş gibi davranmaları, krizin farkında olmamaları ve ciddi tedbirler almamaları.
- Açıklama
Kültürel birikimi, tarihi, coğrafi zenginlikleri ve dinamik insanı ile yüksek potansiyele sahip Türkiye, bir kez daha derin bir krize girmiş görünüyor. Bu seferki kriz, defalarca yaşanan diğer krizlerden farklılık gösteriyor. Ülkede kötüye giden sadece ekonomi değil, hukuktan siyasete, günlük yaşamdan sosyal ilişkilere, yoksulluktan yolsuzluğa… her alanda bir çöküş gözlemleniyor. Zayıf koalisyonların ve siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü, ekonomik krizlerin yaşandığı ve nerede ise iki yıla bir açıklanan istikrar programlarının uygulandığı 1990'lı yıllardan sonra, 2000'li yıllara buruk ama ümitli girildi. Önce 2000 yılında “Enflasyonla Mücadele Programı”, ardından 2001 yılında “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” olarak isimlendirilen iki istikrar programı ilan edildi ve Kasım 2002 seçimleriyle siyasi istikrar yakalandı. 2001 Krizinin ardından yakalanan beş yıllık büyüme trendi toplumda güven duygusunu canlandırdı. 2009 yılında ekonomi önemli ölçüde küçülse de, bu küçülme küresel krizin sonucu, Türkiye'nin krizi değil diye algılandı. AB'ye tam üyelik çalışmaları, uyum yasaları ve reformlar, Türkiye'nin performansını ve uluslararası kıstasları yakalamada büyük adımlardı. Yakalanan siyasi istikrarla beraber güçleneceği düşünülen ekonomik istikrar kısa ömürlü oldu. Ekonomi büyüdü ama istihdam artmadı, refah yükselmedi. Bir yandan çevre ülkelerde yükselen siyasi tansiyon, diğer tarafta ülke içerisinde yaşanan sorunlar doğru teşhis edilemedi, yanlış ve hegamonik politikalar uygulandı ve ülke içerisinde demokratik süreçleri durma noktasına getirdi. Hukuk ve adalet sistemine olan güven azaldı, yolsuzluk söylentileri had safhaya ulaştı. Ekonomik durgunluk yoğun bir şekilde hissedildi. Tarımda üretim durma noktasına geldi, sanayide ise tarihi fırsatlar değerlendirilemedi. Neticede temel haklar ve özgürlükler kısıtlandı, hukukun üstünlüğü vi ilkesi, kuralların hâkimiyeti ve güçler ayrılığı yok oldu. Muhalif sesler kısıldı. Bu küçük kitap 2020 yılına girerken yaşanan bu sorunları anlatmaya yönelik kısa bir özettir. Kitaptaki her başlık, başlı başına bir kitap konusudur ve yazılmış kitaplar ve doktora tezleri de bulunmaktadır. Ancak bu kitapta her başlık ile bir hatırlatma yapılmaya çalışılmış, bilinçli olarak profesyonel olmayanlarında rahatlıkla anlayabilmeleri için detaylı analizlerden kaçınılmıştır.
Kitabın amacı, son yirmi yıllık dönemde nereden nereye gelindiğini yalın bir şekilde özetlemektir. Türkiye ekonomisi çöküyor, sadece ekonomik kriz yaşanmıyor. Toplumsal yaşamı belirleyen her alanda derin bir kriz var. En acıklısı ise, Türkiye'yi yönetenlerin kriz yokmuş gibi davranmaları, krizin farkında olmamaları ve ciddi tedbirler almamaları.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.