Uyurgezerler 1. Kitap - Romantik
Uyurgezerler, modern gelişmelerin toplumsal düzende ve değerler sisteminde yarattığı köklüdeğişmelerin insanları gündelik hayatta ne türden boşluklara savurduğunu gösteren birüçleme. Tıpkı James Joyce, Thomas Mann, Robert Musil gibi sadece yazar-sanatçı değil
toplumsal açıdan bir tür kâhin-şair konumundaki modernist romancı soyundan gelenHermann Broch, bu üçlemenin ilk kitabı Romantik'te genç bir Avusturya subayı, ikinci kitabıAnarşist'te bir muhasebeci ve siyasi katil, son kitabı Realist'te fırsatçı bir asker kaçağıüzerinden insanların savrulurken inanç, ahlak ve akıl kaybıyla birbirlerine nasıl dolandıklarınıgösterir.
Almanca orijinali 1930'larda yayımlanan Uyurgezerler üçlemesinin önemi, okuru bu krizinortasındaki romancının laboratuvarına davet ederek sanat biçiminin bizzat kendisinindeğişimini izlemesini sağlamasıdır. Üç önemli tarihe geri dönerek –1888, Romantik kendisini
çürümenin henüz net görülmediği eski dünyada bulur; 1903, Anarşist savaş öncesi değerlerinkarmaşık ağlarına yakalanır; 1918, Realist nihilist bir toplumun tartışılmaz efendisinedönüşür– Broch ilk kitaba sıradan bir öykü anlatıcısı olarak başlar gözükür, ta kisonuncusunda asıl derdinin aktarmak değil yargılamak olan bir şair ve sadece olaylarınakışını resmeden değil “değerlerin çözülmesini” yöneten hareket yasalarını keşfedipmantıksal biçimde gösteren bir felsefeci olduğunu açık edene kadar.
– Hannah Arendt
Broch'un, Avrupa tarihinin otuz yılını kapsayan bir üçleme olan Uyurgezerler'ini düşünün.Broch'ta bu tarih, açıkça değerlerin sürekli aşındığı bir dönem olarak tanımlanmıştır. Kişilerbu sürece bir kafese tıkılır gibi kapatılmışlardır ve ortak değerler adım adım yok olurken,
takınılacak en uygun tavrı bulmak zorundadırlar. Elbette Broch tarih hakkındaki yargısınındoğru olduğuna inanmıştı, başka bir deyişle, yansıttığı dünyanın olabilirliğinin gerçekleşmişbir olabilirlik olduğuna inanmıştı. [...] Broch varoluşun bilinmeyen bir alanını keşfetmişti.
Varoluş alanı demek, varoluşun olabilirliği demektir. Bu olabilirliğin gerçekliğe dönüşüpdönüşmemesi ikinci derecede önem taşır.
– Milan Kundera
- Açıklama
Uyurgezerler, modern gelişmelerin toplumsal düzende ve değerler sisteminde yarattığı köklüdeğişmelerin insanları gündelik hayatta ne türden boşluklara savurduğunu gösteren birüçleme. Tıpkı James Joyce, Thomas Mann, Robert Musil gibi sadece yazar-sanatçı değil
toplumsal açıdan bir tür kâhin-şair konumundaki modernist romancı soyundan gelenHermann Broch, bu üçlemenin ilk kitabı Romantik'te genç bir Avusturya subayı, ikinci kitabıAnarşist'te bir muhasebeci ve siyasi katil, son kitabı Realist'te fırsatçı bir asker kaçağıüzerinden insanların savrulurken inanç, ahlak ve akıl kaybıyla birbirlerine nasıl dolandıklarınıgösterir.Almanca orijinali 1930'larda yayımlanan Uyurgezerler üçlemesinin önemi, okuru bu krizinortasındaki romancının laboratuvarına davet ederek sanat biçiminin bizzat kendisinindeğişimini izlemesini sağlamasıdır. Üç önemli tarihe geri dönerek –1888, Romantik kendisini
çürümenin henüz net görülmediği eski dünyada bulur; 1903, Anarşist savaş öncesi değerlerinkarmaşık ağlarına yakalanır; 1918, Realist nihilist bir toplumun tartışılmaz efendisinedönüşür– Broch ilk kitaba sıradan bir öykü anlatıcısı olarak başlar gözükür, ta kisonuncusunda asıl derdinin aktarmak değil yargılamak olan bir şair ve sadece olaylarınakışını resmeden değil “değerlerin çözülmesini” yöneten hareket yasalarını keşfedipmantıksal biçimde gösteren bir felsefeci olduğunu açık edene kadar.
– Hannah ArendtBroch'un, Avrupa tarihinin otuz yılını kapsayan bir üçleme olan Uyurgezerler'ini düşünün.Broch'ta bu tarih, açıkça değerlerin sürekli aşındığı bir dönem olarak tanımlanmıştır. Kişilerbu sürece bir kafese tıkılır gibi kapatılmışlardır ve ortak değerler adım adım yok olurken,
takınılacak en uygun tavrı bulmak zorundadırlar. Elbette Broch tarih hakkındaki yargısınındoğru olduğuna inanmıştı, başka bir deyişle, yansıttığı dünyanın olabilirliğinin gerçekleşmişbir olabilirlik olduğuna inanmıştı. [...] Broch varoluşun bilinmeyen bir alanını keşfetmişti.
Varoluş alanı demek, varoluşun olabilirliği demektir. Bu olabilirliğin gerçekliğe dönüşüpdönüşmemesi ikinci derecede önem taşır.
– Milan Kundera
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.