%25
Varlık ve Oluş %15 indirimli Hilmi Ziya Ülken
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786055063146
Boyut
15.50x23.50
Sayfa Sayısı
591
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
2
Basım Tarihi
2014-06
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Varlık ve Oluş

40,00TL
30,00TL
%25
Satışta değil
9786055063146
556016
Varlık ve Oluş
Varlık ve Oluş
30.00

Varlık ve Oluş adlı yapıt derin bir arayışın ürünü, bir yönüyle Türk düşüncesinde yaratıcı bir düşüncenin evrimi sayılır. Kitap çağdaş felsefenin krizlerini ve tereddütlerini aşama aşama dile getirir. Ontolojik meseleler gündeme geldiği andan itibaren varlığın değişken, çok boyutlu yapısı insanda sürekli bir gerilim yaratır. Çevremizde seyrettiğimiz yüzlerce çelişkinin insanda tek başına kendini aşma çabası uyandırması gibi bir sonuç çıkar ortaya. Bu kadim çatışma felsefenin bütün dalış ve uyanışlarında görülebileceği gibi bizzat doğanın kendisinde de vardır.

Varlık ve Oluş, Türkiye'deki üdüşnsel serüveni yakından takip eden ve bizzat ve serüvene ortak olan birinin batı düşüncesindeki çağdaş tartışmaların hiç de uzağında yer almadığını kantılar. Zikredilen kaynaklardan ve 1930'lu yıllardan itibaren günü gününe takip edilen isimlerden bu açıkça görülür.

Hilmi Ziya Ülken daima yerli bir düşünür kimliğiyle evrensel soruların peşinde olmuştur:

Görüştüğümüz sonlu alemlerin kriz halinden ritimlerle kurtulmak üzere her birinin kendi oluşunda açıldığı ve sonlu varlıkların sonsuz varığa açık evrimleri olduğu düşüncesine vardı. a) Eğer alem tam bir düzen halinde olsaydı hiçbir değişme, ıstırap olmazdı. b) Alemde ideal bir düzüne doğru bütün halinde bir yöneliş olsaydı çirkinlik, hastalık, ıstırap yalnız eksiklikten ibbaret olurdu. Menfi değerlerin ve değerlerdeki çift kutupluluk önünde seçme iradesinin anlamı kalmazdı. c) Alemde mutlak bir mekanizm olsaydı hiçbir dözelme ve değerlendirme olmaz, her yetkinleşme "mutlu ve tasadüf" veya "kör irade" ile açıklanırdı. d) Alemde zık kuvvetlerin çatışması olsaydı, bu çatışmadan doğan neticelerin şuur, hayat, hürriyet gibi üstün dereceler olmasına imkan olamazdı... Fatal olarak gerektirilmiş zıt kuvvetlerden doğan netice de gerektirilmiş olurdu. Bu alternatiflerin imkansızlığı önünde varlıkların çokluğuna, aralarındaki akıldışı uçurumların doldurulması imkansızlığına, her varlığın ayrı oluşu ve ayrı evrimini göz önüne alma zaruretine, fakat sonlu varlıklar arasında organlaşma, düzenleyici güç bakımından dereceler olduğu, bu derecelerin varlıklarda biyeraşi aramaya ve böylece maddeden düşünce ve inanca kadar varlık derecelerinde düzenleyici gücün ve hürriyetin yükseldiği, sonlu varlıkların yalnız insan düşüncesi ve hürlüğünde sonsuz varlığa açık bir oluş halinde bulunduğu kanaatine vardık.

  • Açıklama
    • Varlık ve Oluş adlı yapıt derin bir arayışın ürünü, bir yönüyle Türk düşüncesinde yaratıcı bir düşüncenin evrimi sayılır. Kitap çağdaş felsefenin krizlerini ve tereddütlerini aşama aşama dile getirir. Ontolojik meseleler gündeme geldiği andan itibaren varlığın değişken, çok boyutlu yapısı insanda sürekli bir gerilim yaratır. Çevremizde seyrettiğimiz yüzlerce çelişkinin insanda tek başına kendini aşma çabası uyandırması gibi bir sonuç çıkar ortaya. Bu kadim çatışma felsefenin bütün dalış ve uyanışlarında görülebileceği gibi bizzat doğanın kendisinde de vardır.

      Varlık ve Oluş, Türkiye'deki üdüşnsel serüveni yakından takip eden ve bizzat ve serüvene ortak olan birinin batı düşüncesindeki çağdaş tartışmaların hiç de uzağında yer almadığını kantılar. Zikredilen kaynaklardan ve 1930'lu yıllardan itibaren günü gününe takip edilen isimlerden bu açıkça görülür.

      Hilmi Ziya Ülken daima yerli bir düşünür kimliğiyle evrensel soruların peşinde olmuştur:

      Görüştüğümüz sonlu alemlerin kriz halinden ritimlerle kurtulmak üzere her birinin kendi oluşunda açıldığı ve sonlu varlıkların sonsuz varığa açık evrimleri olduğu düşüncesine vardı. a) Eğer alem tam bir düzen halinde olsaydı hiçbir değişme, ıstırap olmazdı. b) Alemde ideal bir düzüne doğru bütün halinde bir yöneliş olsaydı çirkinlik, hastalık, ıstırap yalnız eksiklikten ibbaret olurdu. Menfi değerlerin ve değerlerdeki çift kutupluluk önünde seçme iradesinin anlamı kalmazdı. c) Alemde mutlak bir mekanizm olsaydı hiçbir dözelme ve değerlendirme olmaz, her yetkinleşme "mutlu ve tasadüf" veya "kör irade" ile açıklanırdı. d) Alemde zık kuvvetlerin çatışması olsaydı, bu çatışmadan doğan neticelerin şuur, hayat, hürriyet gibi üstün dereceler olmasına imkan olamazdı... Fatal olarak gerektirilmiş zıt kuvvetlerden doğan netice de gerektirilmiş olurdu. Bu alternatiflerin imkansızlığı önünde varlıkların çokluğuna, aralarındaki akıldışı uçurumların doldurulması imkansızlığına, her varlığın ayrı oluşu ve ayrı evrimini göz önüne alma zaruretine, fakat sonlu varlıklar arasında organlaşma, düzenleyici güç bakımından dereceler olduğu, bu derecelerin varlıklarda biyeraşi aramaya ve böylece maddeden düşünce ve inanca kadar varlık derecelerinde düzenleyici gücün ve hürriyetin yükseldiği, sonlu varlıkların yalnız insan düşüncesi ve hürlüğünde sonsuz varlığa açık bir oluş halinde bulunduğu kanaatine vardık.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat