Yedikıta Aylık Tarih ve Kültür Dergisi Sayı: 137 Ocak 2020
İslamiyet'le yoğrulan Osmanlı kültür ve medeniyeti, Asr-ı Saadet'ten itibaren silsile yoluyla Selçuklulara kadar ulaşan dinî, ilmî, siyasî, askerî ve iktisadî birikim üzerinde yükselmiştir. Ve Osmanlılar zamanında, diğer pek çok noktada olduğu gibi hususiyle de terbiye-tahsil, eğitim-öğretim konusunda ciddi bir tekâmül yaşanmıştır. Bu ilerlemenin temel taşı, kılcal damarlar gibi en ücra köşelere kadar yayılarak Osmanlı coğrafyasını besleyen ve yetiştirdiği nesillerle göz kamaştıran medreselerdir.
Medreselerdeki temel düsturu ise şu cümle özetler: İlim, sutûrdan değil; sudurdan gelir. Yani, esasında ilim satırlardan satıra değil; sadırdan sadra, gönülden gönüledir.
Bugün zihinlerdeki genel kabulün aksine medreseler sadece âlî (yüce/dinî) ilimlerin okutulduğu mekânlar olmamış; doktor, hâkim, matematikçi, mühendis, astronom gibi toplumun ihtiyaç duyduğu personeli de yetiştirmiştir.
İstanbul merkez olmak üzere Bosna, Budin, İşkodra, Belgrad, Varna, Edirne, Bursa, Konya, Diyarbekir, Kefe, Batum, Ahıska, Şam, Kahire, Halep, Bağdat, Basra, Kudüs-i Şerif, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere… Sadece düşünsek; Osmanlı mülkünün dört bir tarafında ilim-irfan ateşinin hiç sönmediği şu şehirleri sadece düşünsek bile havsalamız, idrakimiz zorlanır. Hâlbuki ecdadımız bunu bizzat yaşadı. İlim yolunda bu şehirler arasında mekik dokuyan âlimler oldu. İlim, her biri yıkılmaz birer sütun olan medreseler vasıtasıyla nesilden nesile taşındı. Devlet, bu direkler üzerinde asırlarca payidâr oldu. Sahası ne olursa olsun sahih/doğru bilgi, hâlâ aynı değere sahip; tabii anlayabilenler için…
İstifadeli okumalar dileriz.
- Açıklama
İslamiyet'le yoğrulan Osmanlı kültür ve medeniyeti, Asr-ı Saadet'ten itibaren silsile yoluyla Selçuklulara kadar ulaşan dinî, ilmî, siyasî, askerî ve iktisadî birikim üzerinde yükselmiştir. Ve Osmanlılar zamanında, diğer pek çok noktada olduğu gibi hususiyle de terbiye-tahsil, eğitim-öğretim konusunda ciddi bir tekâmül yaşanmıştır. Bu ilerlemenin temel taşı, kılcal damarlar gibi en ücra köşelere kadar yayılarak Osmanlı coğrafyasını besleyen ve yetiştirdiği nesillerle göz kamaştıran medreselerdir.
Medreselerdeki temel düsturu ise şu cümle özetler: İlim, sutûrdan değil; sudurdan gelir. Yani, esasında ilim satırlardan satıra değil; sadırdan sadra, gönülden gönüledir.
Bugün zihinlerdeki genel kabulün aksine medreseler sadece âlî (yüce/dinî) ilimlerin okutulduğu mekânlar olmamış; doktor, hâkim, matematikçi, mühendis, astronom gibi toplumun ihtiyaç duyduğu personeli de yetiştirmiştir.
İstanbul merkez olmak üzere Bosna, Budin, İşkodra, Belgrad, Varna, Edirne, Bursa, Konya, Diyarbekir, Kefe, Batum, Ahıska, Şam, Kahire, Halep, Bağdat, Basra, Kudüs-i Şerif, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere… Sadece düşünsek; Osmanlı mülkünün dört bir tarafında ilim-irfan ateşinin hiç sönmediği şu şehirleri sadece düşünsek bile havsalamız, idrakimiz zorlanır. Hâlbuki ecdadımız bunu bizzat yaşadı. İlim yolunda bu şehirler arasında mekik dokuyan âlimler oldu. İlim, her biri yıkılmaz birer sütun olan medreseler vasıtasıyla nesilden nesile taşındı. Devlet, bu direkler üzerinde asırlarca payidâr oldu. Sahası ne olursa olsun sahih/doğru bilgi, hâlâ aynı değere sahip; tabii anlayabilenler için…İstifadeli okumalar dileriz.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.