Yüzünü Yitiren Şehir
Sivas Madımak katliamının üzerinden bunca zaman geçti. Geçti ama ne yangın söndü, ne de küllendi. Zira yurdun her yanında bir yangın, bir Madımak var. Her biri bir Kerbela. Ancak günümüzün zalimi ile mücadele etmek, o günün yalın kılıcı ile olmuyor. Bugün öncelikle içinde bulunduğumuz zamanın gerçeğini kavramak, sosyopolitik ve hegomonik özelliklerinin açık bilgisi ile dersler çıkarmak, bunlar ışığında yeni söylemler ve eylem biçimleri örgütlemek gerekiyor. Dolayısıyla ilk işimiz; sınıfsal temelli bir örgütlenme olan devlete ilişkin bilincimizi sorgulamak olmalı. Şu “devlet” dediğimiz kurum nedir? Kimindir? Niçindir? Varlığı ve sürekliliği için ne tür şiddet biçimlerini meşrulaştırmaktadır. Haldun Açıksözlü bu çalışması ile okuyucuyu bu soruları yanıtlamaya çağırıyor. Bir iç sesle bizleri o güne, o günlere götürüyor. Ustalıkla oluşturulmuş bir kurgu ile biraz önce kuşatmadan kurtulmuş olanların, şu anda yanmakta olanların imdat çığlıklarına ulaşamamalarının, nasıl bir duygu yarattığını anlatıyor. Ve ayrıca soruyor: Ne değişti? Neyi ne kadar değiştirebildik? Bu soruları sormak; yanıtlar ve görevler üretmeye bir çağrıdır. Siyasal söylemlerin dışında, sanatın bir görevi de bu değil midir? İnsan olmanın yolunu başka nasıl bulacağız?
- Ali Balkız
- Açıklama
Sivas Madımak katliamının üzerinden bunca zaman geçti. Geçti ama ne yangın söndü, ne de küllendi. Zira yurdun her yanında bir yangın, bir Madımak var. Her biri bir Kerbela. Ancak günümüzün zalimi ile mücadele etmek, o günün yalın kılıcı ile olmuyor. Bugün öncelikle içinde bulunduğumuz zamanın gerçeğini kavramak, sosyopolitik ve hegomonik özelliklerinin açık bilgisi ile dersler çıkarmak, bunlar ışığında yeni söylemler ve eylem biçimleri örgütlemek gerekiyor. Dolayısıyla ilk işimiz; sınıfsal temelli bir örgütlenme olan devlete ilişkin bilincimizi sorgulamak olmalı. Şu “devlet” dediğimiz kurum nedir? Kimindir? Niçindir? Varlığı ve sürekliliği için ne tür şiddet biçimlerini meşrulaştırmaktadır. Haldun Açıksözlü bu çalışması ile okuyucuyu bu soruları yanıtlamaya çağırıyor. Bir iç sesle bizleri o güne, o günlere götürüyor. Ustalıkla oluşturulmuş bir kurgu ile biraz önce kuşatmadan kurtulmuş olanların, şu anda yanmakta olanların imdat çığlıklarına ulaşamamalarının, nasıl bir duygu yarattığını anlatıyor. Ve ayrıca soruyor: Ne değişti? Neyi ne kadar değiştirebildik? Bu soruları sormak; yanıtlar ve görevler üretmeye bir çağrıdır. Siyasal söylemlerin dışında, sanatın bir görevi de bu değil midir? İnsan olmanın yolunu başka nasıl bulacağız?
- Ali Balkız
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.