Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789750815812
Boyut
23.00x29.00
Sayfa Sayısı
255
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2009-03
Çeviren
Mary Işın
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
Kuşe
Dili
Türkçe
Zamanın Görünen Yüzü - Saatler
Yazar:
Kolektif
Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları Sanat
55,56TL
44,45TL
%20
Satışta değil
9789750815812
437945
https://www.kitapburada.com/kitap/zamanin-gorunen-yuzu-saatler
Zamanın Görünen Yüzü - Saatler
44.45
Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesinin yeni sergisi saatler konusuna odaklanıyor. Müzedeki etnografya ve teknoloji sergi dizilerinin bir devamı olarak tasarlanan Zamanın Görünen Yüzü: Saatler sergisi, 13 Mart 28 Haziran 2009 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek. Bu önemli sergiye kapsamlı bir sergi kitabı eşlik ediyor. Kitapta, uzmanların yazıları ve sergilenen eserler yer alıyor.
Tadımlık
Takdim
İlber Ortaylı
Zaman insan düşüncesinin önemli sorunsallarından biri. Bizim dışımızda zamanın varlığı ne, biz o zamanın neresindeyiz, onu nasıl algılıyoruz?
Zamandaki reformları, bellibaşlı demir atmaları anlamak bir Hıristiyan için kolay: O, evrenin yaradılışını Kitabı Mukaddesteki nakle (narratio) göre tarihlendiriyor: 18. yüzyıl başında kilise adamları dünyanın yaşının 6.000 yıl olduğunu söylerlerdi.
Müslümanlar ise vahye dayanan bir zaman anlayışına sahiptir: Kaalû belâ: Ezelden ebede giden, kesin ölçüm vermeyen bir anlayış.
Saatler, zaman ölçümündeki doğal bir değişim gözlemine, yani güneşin hareketine, daha doğrusu dünyanın güneş etrafındaki dönüşüne göre mi, yoksa sabit bir dilimlemeye göre mi olacaktır? Bütün bu hesaplamalar yoluyla önümüzde zamanı ölçmeye daha doğrusu demir alma noktasını tespit etmeye gayret eden, zamanı mekanikleştiren evrensel sanatçılar var: Saatçiler.
Saatçiler, saat yapımcıları, her şeyin üstünde, hem içinde hem dışında, sadece birbirleriyle anlaşabilen, asırların yani zamanların ve mekânların içinde değişmeyen bir zümre. 14. yüzyılın tamamı mekanik ilkelere dayanan saatlerinden, geçen yüzyılın saatlerine, hatta bu yüzyılın başındaki mekanik saatlere kadar hepsi, aynı atölyenin usta ve çıraklarının eserleridir.
Bütün aydınlanma dönemi boyunca zaman boyutunun tartışılması niyedir? Bazılarının iddia ettiği gibi endüstri çağına girdik de zaman kıymetlendi diye mi, yoksa insanın varlığını bağladığı iki unsur olan zaman ve mekânı tartışmak zaten kaçınılmaz mıdır? Rasyonalitenin ve teknolojide gelişme ve değişimin görüldüğü 17. ve 18. yüzyılların, zaman konusunda antikitenin ve İslam Ortaçağının ileri sürdüğünden daha derin bir sorunsalla uğraştığı söylenebilir mi? Bu bir yana, Rönesans döneminin insanı hayran bırakan mekanik saatleri ya da aydınlanma çağı İsviçresi ile Jean-Jacques Rousseauyu ve 16. Louisyi saatçiliğe sevk eden bu derin tartışma arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Zaman içindeki inkılap (David Landesin meşhur kitabına verdiği isimle Revolution in Time) bir zarurete dayanıyor. Ama bu zaruret neden oluşuyor? Hayatın işlerliği içindeki ilişkilerin umumileşmesi ile mi ortaya çıkıyor? Ama bizzat saat denen aletin mükemmel olması için bu açıklama yeterli mi? Niçin o dünyanın içindeki bazı ülkeler pek iyi saatler üretemiyorlar, ya da niçin onların ürettiği saat, en azından zaman devrimi yaşamıyor? Zamanın ölçülmesi ile bir toplum hem tanınabilir hem tanınamaz; ama bir toplumun zamanı nasıl ölçtüğünü de bilmek zorundayız.
17. yüzyılın ünlü seyyahı Chardinin Asyada hiçbir hareket yoktur, atalet vardır; Avrupa ise hareketliliğin kıtasıdır sözüne rağmen Doğudaki mükemmel güneş saatlerini ve Ahmet Eflaki Dede ile benzerlerinin saatlerini nasıl izah edeceğiz?
Türkiye acaba en zengin saat koleksiyonuna mı sahip? Cevap basit: Hayır. Ama hiç şüphesiz parça parça da olsa tüm renkleri temsil ediyor.
Türk toplumunda Tanzimat denen reformlar silsilesi hiç şüphesiz diplomatik, idari, askeri ve bahri alanlardan evvel zaman alanında gerçekleşmiştir. Türk toplumunun güneş saatinden meridyenlere dayanan, yerkürenin kendi etrafında dönüşüne dilimlenen saate geçişi zor ve uzun fakat kararlı olarak yaşanmıştır. Alaturka saat ile Avrupadan gelen saat arasında bilinçli bir çifte kullanımın söz konusu olduğunu Şule Gürbüzün yazılarından anlıyoruz. Gördüğümüz bir şey daha var: saat yapım ve tamiri Avrupa ile sanki bir mücadele ve yarışma halinde, zamanda devrim yapma birçok diğer toplumda olduğu gibi çabalı, çileli; yeni teknolojilere geçmek ise hiç kolay değil. Bunu da diğer makalelerinde görüyoruz, Olmayanlar bu bakımdan çok anlamlı.
Bu sergi, yukarıdaki sorular gibi nicesini, saatler konusunda sorulmuş sorulmamış pek çok soruyu cevaplamaya çalışıyor. Elimizdeki bütün önemli parçaları ve bu arada Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan kıymetli saatleri Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesinde bir araya getiren Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş.yi takdir etmek lazımdır. Biz kendimiz ve koleksiyonumuz adına saat ustaları Recep Gürgen ve Şule Gürbüze teşekkür ediyoruz.
Tadımlık
Takdim
İlber Ortaylı
Zaman insan düşüncesinin önemli sorunsallarından biri. Bizim dışımızda zamanın varlığı ne, biz o zamanın neresindeyiz, onu nasıl algılıyoruz?
Zamandaki reformları, bellibaşlı demir atmaları anlamak bir Hıristiyan için kolay: O, evrenin yaradılışını Kitabı Mukaddesteki nakle (narratio) göre tarihlendiriyor: 18. yüzyıl başında kilise adamları dünyanın yaşının 6.000 yıl olduğunu söylerlerdi.
Müslümanlar ise vahye dayanan bir zaman anlayışına sahiptir: Kaalû belâ: Ezelden ebede giden, kesin ölçüm vermeyen bir anlayış.
Saatler, zaman ölçümündeki doğal bir değişim gözlemine, yani güneşin hareketine, daha doğrusu dünyanın güneş etrafındaki dönüşüne göre mi, yoksa sabit bir dilimlemeye göre mi olacaktır? Bütün bu hesaplamalar yoluyla önümüzde zamanı ölçmeye daha doğrusu demir alma noktasını tespit etmeye gayret eden, zamanı mekanikleştiren evrensel sanatçılar var: Saatçiler.
Saatçiler, saat yapımcıları, her şeyin üstünde, hem içinde hem dışında, sadece birbirleriyle anlaşabilen, asırların yani zamanların ve mekânların içinde değişmeyen bir zümre. 14. yüzyılın tamamı mekanik ilkelere dayanan saatlerinden, geçen yüzyılın saatlerine, hatta bu yüzyılın başındaki mekanik saatlere kadar hepsi, aynı atölyenin usta ve çıraklarının eserleridir.
Bütün aydınlanma dönemi boyunca zaman boyutunun tartışılması niyedir? Bazılarının iddia ettiği gibi endüstri çağına girdik de zaman kıymetlendi diye mi, yoksa insanın varlığını bağladığı iki unsur olan zaman ve mekânı tartışmak zaten kaçınılmaz mıdır? Rasyonalitenin ve teknolojide gelişme ve değişimin görüldüğü 17. ve 18. yüzyılların, zaman konusunda antikitenin ve İslam Ortaçağının ileri sürdüğünden daha derin bir sorunsalla uğraştığı söylenebilir mi? Bu bir yana, Rönesans döneminin insanı hayran bırakan mekanik saatleri ya da aydınlanma çağı İsviçresi ile Jean-Jacques Rousseauyu ve 16. Louisyi saatçiliğe sevk eden bu derin tartışma arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Zaman içindeki inkılap (David Landesin meşhur kitabına verdiği isimle Revolution in Time) bir zarurete dayanıyor. Ama bu zaruret neden oluşuyor? Hayatın işlerliği içindeki ilişkilerin umumileşmesi ile mi ortaya çıkıyor? Ama bizzat saat denen aletin mükemmel olması için bu açıklama yeterli mi? Niçin o dünyanın içindeki bazı ülkeler pek iyi saatler üretemiyorlar, ya da niçin onların ürettiği saat, en azından zaman devrimi yaşamıyor? Zamanın ölçülmesi ile bir toplum hem tanınabilir hem tanınamaz; ama bir toplumun zamanı nasıl ölçtüğünü de bilmek zorundayız.
17. yüzyılın ünlü seyyahı Chardinin Asyada hiçbir hareket yoktur, atalet vardır; Avrupa ise hareketliliğin kıtasıdır sözüne rağmen Doğudaki mükemmel güneş saatlerini ve Ahmet Eflaki Dede ile benzerlerinin saatlerini nasıl izah edeceğiz?
Türkiye acaba en zengin saat koleksiyonuna mı sahip? Cevap basit: Hayır. Ama hiç şüphesiz parça parça da olsa tüm renkleri temsil ediyor.
Türk toplumunda Tanzimat denen reformlar silsilesi hiç şüphesiz diplomatik, idari, askeri ve bahri alanlardan evvel zaman alanında gerçekleşmiştir. Türk toplumunun güneş saatinden meridyenlere dayanan, yerkürenin kendi etrafında dönüşüne dilimlenen saate geçişi zor ve uzun fakat kararlı olarak yaşanmıştır. Alaturka saat ile Avrupadan gelen saat arasında bilinçli bir çifte kullanımın söz konusu olduğunu Şule Gürbüzün yazılarından anlıyoruz. Gördüğümüz bir şey daha var: saat yapım ve tamiri Avrupa ile sanki bir mücadele ve yarışma halinde, zamanda devrim yapma birçok diğer toplumda olduğu gibi çabalı, çileli; yeni teknolojilere geçmek ise hiç kolay değil. Bunu da diğer makalelerinde görüyoruz, Olmayanlar bu bakımdan çok anlamlı.
Bu sergi, yukarıdaki sorular gibi nicesini, saatler konusunda sorulmuş sorulmamış pek çok soruyu cevaplamaya çalışıyor. Elimizdeki bütün önemli parçaları ve bu arada Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan kıymetli saatleri Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesinde bir araya getiren Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş.yi takdir etmek lazımdır. Biz kendimiz ve koleksiyonumuz adına saat ustaları Recep Gürgen ve Şule Gürbüze teşekkür ediyoruz.
- Açıklama
- Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesinin yeni sergisi saatler konusuna odaklanıyor. Müzedeki etnografya ve teknoloji sergi dizilerinin bir devamı olarak tasarlanan Zamanın Görünen Yüzü: Saatler sergisi, 13 Mart 28 Haziran 2009 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek. Bu önemli sergiye kapsamlı bir sergi kitabı eşlik ediyor. Kitapta, uzmanların yazıları ve sergilenen eserler yer alıyor.
Tadımlık
Takdim
İlber Ortaylı
Zaman insan düşüncesinin önemli sorunsallarından biri. Bizim dışımızda zamanın varlığı ne, biz o zamanın neresindeyiz, onu nasıl algılıyoruz?
Zamandaki reformları, bellibaşlı demir atmaları anlamak bir Hıristiyan için kolay: O, evrenin yaradılışını Kitabı Mukaddesteki nakle (narratio) göre tarihlendiriyor: 18. yüzyıl başında kilise adamları dünyanın yaşının 6.000 yıl olduğunu söylerlerdi.
Müslümanlar ise vahye dayanan bir zaman anlayışına sahiptir: Kaalû belâ: Ezelden ebede giden, kesin ölçüm vermeyen bir anlayış.
Saatler, zaman ölçümündeki doğal bir değişim gözlemine, yani güneşin hareketine, daha doğrusu dünyanın güneş etrafındaki dönüşüne göre mi, yoksa sabit bir dilimlemeye göre mi olacaktır? Bütün bu hesaplamalar yoluyla önümüzde zamanı ölçmeye daha doğrusu demir alma noktasını tespit etmeye gayret eden, zamanı mekanikleştiren evrensel sanatçılar var: Saatçiler.
Saatçiler, saat yapımcıları, her şeyin üstünde, hem içinde hem dışında, sadece birbirleriyle anlaşabilen, asırların yani zamanların ve mekânların içinde değişmeyen bir zümre. 14. yüzyılın tamamı mekanik ilkelere dayanan saatlerinden, geçen yüzyılın saatlerine, hatta bu yüzyılın başındaki mekanik saatlere kadar hepsi, aynı atölyenin usta ve çıraklarının eserleridir.
Bütün aydınlanma dönemi boyunca zaman boyutunun tartışılması niyedir? Bazılarının iddia ettiği gibi endüstri çağına girdik de zaman kıymetlendi diye mi, yoksa insanın varlığını bağladığı iki unsur olan zaman ve mekânı tartışmak zaten kaçınılmaz mıdır? Rasyonalitenin ve teknolojide gelişme ve değişimin görüldüğü 17. ve 18. yüzyılların, zaman konusunda antikitenin ve İslam Ortaçağının ileri sürdüğünden daha derin bir sorunsalla uğraştığı söylenebilir mi? Bu bir yana, Rönesans döneminin insanı hayran bırakan mekanik saatleri ya da aydınlanma çağı İsviçresi ile Jean-Jacques Rousseauyu ve 16. Louisyi saatçiliğe sevk eden bu derin tartışma arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Zaman içindeki inkılap (David Landesin meşhur kitabına verdiği isimle Revolution in Time) bir zarurete dayanıyor. Ama bu zaruret neden oluşuyor? Hayatın işlerliği içindeki ilişkilerin umumileşmesi ile mi ortaya çıkıyor? Ama bizzat saat denen aletin mükemmel olması için bu açıklama yeterli mi? Niçin o dünyanın içindeki bazı ülkeler pek iyi saatler üretemiyorlar, ya da niçin onların ürettiği saat, en azından zaman devrimi yaşamıyor? Zamanın ölçülmesi ile bir toplum hem tanınabilir hem tanınamaz; ama bir toplumun zamanı nasıl ölçtüğünü de bilmek zorundayız.
17. yüzyılın ünlü seyyahı Chardinin Asyada hiçbir hareket yoktur, atalet vardır; Avrupa ise hareketliliğin kıtasıdır sözüne rağmen Doğudaki mükemmel güneş saatlerini ve Ahmet Eflaki Dede ile benzerlerinin saatlerini nasıl izah edeceğiz?
Türkiye acaba en zengin saat koleksiyonuna mı sahip? Cevap basit: Hayır. Ama hiç şüphesiz parça parça da olsa tüm renkleri temsil ediyor.
Türk toplumunda Tanzimat denen reformlar silsilesi hiç şüphesiz diplomatik, idari, askeri ve bahri alanlardan evvel zaman alanında gerçekleşmiştir. Türk toplumunun güneş saatinden meridyenlere dayanan, yerkürenin kendi etrafında dönüşüne dilimlenen saate geçişi zor ve uzun fakat kararlı olarak yaşanmıştır. Alaturka saat ile Avrupadan gelen saat arasında bilinçli bir çifte kullanımın söz konusu olduğunu Şule Gürbüzün yazılarından anlıyoruz. Gördüğümüz bir şey daha var: saat yapım ve tamiri Avrupa ile sanki bir mücadele ve yarışma halinde, zamanda devrim yapma birçok diğer toplumda olduğu gibi çabalı, çileli; yeni teknolojilere geçmek ise hiç kolay değil. Bunu da diğer makalelerinde görüyoruz, Olmayanlar bu bakımdan çok anlamlı.
Bu sergi, yukarıdaki sorular gibi nicesini, saatler konusunda sorulmuş sorulmamış pek çok soruyu cevaplamaya çalışıyor. Elimizdeki bütün önemli parçaları ve bu arada Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan kıymetli saatleri Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesinde bir araya getiren Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş.yi takdir etmek lazımdır. Biz kendimiz ve koleksiyonumuz adına saat ustaları Recep Gürgen ve Şule Gürbüze teşekkür ediyoruz.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.