Bu kitabı elinize aldığınızdan bir saat, hatta bir dakika sonra ne olacağını biliyor musunuz? Ya da bu satırları sonuna değin okuyacağınızdan emin misiniz? Belki bir arkadaşınız kolunuzdan tutup, "merhaba" diyecek, belki elektrikler kesilecek, belki telefon çalıp kötü bir haberle irkileceksiniz, belki bir depremle titreyeceksiniz, belki yanınızdaki bir yakınınız, bir kalp krizi geçirecek, belki birden hoşunuza giden bir kişi tüm dikkatinizi çekecek, siz de kitabı elinizden bırakmak zorunda kalacaksınız. Bugün, dün, yaşadığınız, çevrenizde yaşanılan olayları düşünün. Kim bilir, ummadığınız nelerle karşılaştınız. Ya yarın?... Bilinmezlik... Karanlık... Hep bilinmezliğe doğru yürüyoruz. Bilinmezliğe bir ad bulmuş; yazgı demişiz. "Yazgı önümüzdeki karanlıktır, kimse başını karanlıklara sokmak istemez. Bizi ürperten yaşadıklarımız değil, yaşayacaklarımızdır." diyor romanın kahramanı Sina, ama, o da bizleri ürpermekten kurtaranın, geleceğin bilinmezliğini düşündürmeyenin içimizdeki yaşama sevinci olduğunu biliyor. Tüm dinlerin, hemen hemen tüm düşünürlerin "hayır" diyemedikleri yazgı, yaşamımızı, nasıl yönlendirebiliyor? Yanıtsız kalan bir soru. Eğer, yazgımızı kim, kimler belirliyor, diye bir sorunuz varsa, bu kitapta sorunuzun yanıtını belki bulacaksınız. Sina, felsefenin kuruluğuna sarılmadan, aşk, sevgi, cinsellik, cinayet serüvenlerinden geçerek, büyük bir ironi içinde sizlere sorunuzun yanıtını verebilmek için uzun bir yazgıyı sınama yolculuuğuna çıkıyor. Bu yolcukta aşkın duygusallığı, cinselliğin tutkusu, cinayetlerin acımasızlığı, evliliğin kuruluğu -ama aranması-, ihanetler, özgürlüklerin anlaşılmazlığı, evrenin-yaşamın gerçekleri ve kadınlığın çözümü, onun durakları oluyor. Okurken, gülecek, eğlenecek, bol bol düşünecek ve kızacaksınız. Hatta, zaman zaman içinizden romanı fırlatıp atmak gelecek, belki de atacaksınız, ama yeniden elinize alıp okumanızı sürdüreceksiniz...
- Açıklama
Bu kitabı elinize aldığınızdan bir saat, hatta bir dakika sonra ne olacağını biliyor musunuz? Ya da bu satırları sonuna değin okuyacağınızdan emin misiniz? Belki bir arkadaşınız kolunuzdan tutup, "merhaba" diyecek, belki elektrikler kesilecek, belki telefon çalıp kötü bir haberle irkileceksiniz, belki bir depremle titreyeceksiniz, belki yanınızdaki bir yakınınız, bir kalp krizi geçirecek, belki birden hoşunuza giden bir kişi tüm dikkatinizi çekecek, siz de kitabı elinizden bırakmak zorunda kalacaksınız. Bugün, dün, yaşadığınız, çevrenizde yaşanılan olayları düşünün. Kim bilir, ummadığınız nelerle karşılaştınız. Ya yarın?... Bilinmezlik... Karanlık... Hep bilinmezliğe doğru yürüyoruz. Bilinmezliğe bir ad bulmuş; yazgı demişiz. "Yazgı önümüzdeki karanlıktır, kimse başını karanlıklara sokmak istemez. Bizi ürperten yaşadıklarımız değil, yaşayacaklarımızdır." diyor romanın kahramanı Sina, ama, o da bizleri ürpermekten kurtaranın, geleceğin bilinmezliğini düşündürmeyenin içimizdeki yaşama sevinci olduğunu biliyor. Tüm dinlerin, hemen hemen tüm düşünürlerin "hayır" diyemedikleri yazgı, yaşamımızı, nasıl yönlendirebiliyor? Yanıtsız kalan bir soru. Eğer, yazgımızı kim, kimler belirliyor, diye bir sorunuz varsa, bu kitapta sorunuzun yanıtını belki bulacaksınız. Sina, felsefenin kuruluğuna sarılmadan, aşk, sevgi, cinsellik, cinayet serüvenlerinden geçerek, büyük bir ironi içinde sizlere sorunuzun yanıtını verebilmek için uzun bir yazgıyı sınama yolculuuğuna çıkıyor. Bu yolcukta aşkın duygusallığı, cinselliğin tutkusu, cinayetlerin acımasızlığı, evliliğin kuruluğu -ama aranması-, ihanetler, özgürlüklerin anlaşılmazlığı, evrenin-yaşamın gerçekleri ve kadınlığın çözümü, onun durakları oluyor. Okurken, gülecek, eğlenecek, bol bol düşünecek ve kızacaksınız. Hatta, zaman zaman içinizden romanı fırlatıp atmak gelecek, belki de atacaksınız, ama yeniden elinize alıp okumanızı sürdüreceksiniz...
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.