Zihin ve İçgörü Kapsamında İklim Değişimi ve Etkileri
Dünyada iklim değişiminde gelinen son durum, negatif yönlü değişimin üstel bir artışla devam ettiği, etkilerinin küresel çapta ve katlanarak artış gösterdiği yönündedir. Nitekim gelinen noktada, iklim değişimi ile ortaya çıkan sonuçların, başka veya farklı sonuçların da nedeni haline gelmesiyle, iklim değişim etkilerine dair analizlerin giderek komplike hale geldiği, doğrusal tahminlerin işlevlerini yitirdiğini görmekteyiz. Sürdürülebilir büyüme, küresel kalkınma, sağlıklı yaşam, korunan nesiller ve yaşanabilir gelecek gibi global varlık unsurları, “iklim Değişim Yönetimi” olgusunun gereğini gözler önüne seren temel toplumsal hedefler olarak tanımlanabilmektedir. Bazı ifadelerde iklim değişimi ile eş anlamlı olarak küresel ısınma şeklinde de vurgulanan olgu, meselenin artık sadece buzulun üzerinde mahsur kalan “ayı”'nın değil, bizim ve çocuklarımızın en temel varlık meselesi olduğunu göstermektedir. Sağlık, demografi, çevre ve sosyal-psikoloji, adalet gibi birçok alanın yanında, emek verimliliği, büyüme, kalkınma, kentleşme, istihdam, sanayi, enerji, ulaşım, tarım, gıda, hayvancılık, turizm, finans, sigorta ve tüketim gibi başlıklar da düşünüldüğünde, sorunun ne denli geniş bir etki alanında ve katlanarak artacağı daha da netleşmektedir. Zira İstanbul Üniversitesi olarak ülkemizde iklim değişimi ve etkileri üzerine yaptığımız araştırma göstermektedir ki, halkımız yerkürenin en önemli sorununu %40 oranla “iklim değişimi” olarak tanımlıyor; buna karşın dünyanın en önemli sorununu ise yoksulluk/fakirlik ve savaş/ şiddet/terör olarak ifade ediyor. Fark edileceği üzere, halkımız dünyaya ait sorunları, yerküreye ait sorunlardan farklı algılıyor. Dünyayı temel olarak insanların alanı olarak görürken; yerküreyi zihninde, canlı ve cansız tüm varlıkların alanı olarak konumlandırıyor.
Halkımız iklim değişimini temel olarak “hava”, “hava olayları” ile tanımlıyor. İklim değişimi denildiğinde akla bir çırpıda sıcaklık-kuraklık-küresel ısınma geliveriyor (%57). Türkiye insanının %84'ü, havaların çok değiştiğini, aşırı sıcaklık, kuraklık, fırtına ve yağışın/sellerin önemli miktarda arttığını söylüyor; bunun da iklim değişikliğinin sonucu olduğuna inanıyor. Nitekim ülkemizdeki her 4 kişiden 3'ü, gelecekten bu belirtilen sebeple ciddi miktarda endişe ediyor. Lâkin, gelecekteki olası sorun türlerine dair yaygın bir bilgi yok. Bu bilgi eksikliği, ne yazık ki, ne tür önlemler alınabileceği konusunda da kendini göstermekte. Her 5 ülke insanımızdan 4'ü çözüm için fedakârlık yapmaya hazır olmasına karşın, bu konuda neler yapması gerektiği konusunda bilgiye ya da yeterli bilgiye sahip değil. Özetle, ülkemizde iklim değişimi ve etkilerinin kontrol altına alınması konusunda ilginin olduğu, lâkin bu ilginin doğru türde ve yeterli miktarda bilgi sahipliğine dönüştürülemediği analiz edilmektedir.
- Açıklama
Dünyada iklim değişiminde gelinen son durum, negatif yönlü değişimin üstel bir artışla devam ettiği, etkilerinin küresel çapta ve katlanarak artış gösterdiği yönündedir. Nitekim gelinen noktada, iklim değişimi ile ortaya çıkan sonuçların, başka veya farklı sonuçların da nedeni haline gelmesiyle, iklim değişim etkilerine dair analizlerin giderek komplike hale geldiği, doğrusal tahminlerin işlevlerini yitirdiğini görmekteyiz. Sürdürülebilir büyüme, küresel kalkınma, sağlıklı yaşam, korunan nesiller ve yaşanabilir gelecek gibi global varlık unsurları, “iklim Değişim Yönetimi” olgusunun gereğini gözler önüne seren temel toplumsal hedefler olarak tanımlanabilmektedir. Bazı ifadelerde iklim değişimi ile eş anlamlı olarak küresel ısınma şeklinde de vurgulanan olgu, meselenin artık sadece buzulun üzerinde mahsur kalan “ayı”'nın değil, bizim ve çocuklarımızın en temel varlık meselesi olduğunu göstermektedir. Sağlık, demografi, çevre ve sosyal-psikoloji, adalet gibi birçok alanın yanında, emek verimliliği, büyüme, kalkınma, kentleşme, istihdam, sanayi, enerji, ulaşım, tarım, gıda, hayvancılık, turizm, finans, sigorta ve tüketim gibi başlıklar da düşünüldüğünde, sorunun ne denli geniş bir etki alanında ve katlanarak artacağı daha da netleşmektedir. Zira İstanbul Üniversitesi olarak ülkemizde iklim değişimi ve etkileri üzerine yaptığımız araştırma göstermektedir ki, halkımız yerkürenin en önemli sorununu %40 oranla “iklim değişimi” olarak tanımlıyor; buna karşın dünyanın en önemli sorununu ise yoksulluk/fakirlik ve savaş/ şiddet/terör olarak ifade ediyor. Fark edileceği üzere, halkımız dünyaya ait sorunları, yerküreye ait sorunlardan farklı algılıyor. Dünyayı temel olarak insanların alanı olarak görürken; yerküreyi zihninde, canlı ve cansız tüm varlıkların alanı olarak konumlandırıyor.
Halkımız iklim değişimini temel olarak “hava”, “hava olayları” ile tanımlıyor. İklim değişimi denildiğinde akla bir çırpıda sıcaklık-kuraklık-küresel ısınma geliveriyor (%57). Türkiye insanının %84'ü, havaların çok değiştiğini, aşırı sıcaklık, kuraklık, fırtına ve yağışın/sellerin önemli miktarda arttığını söylüyor; bunun da iklim değişikliğinin sonucu olduğuna inanıyor. Nitekim ülkemizdeki her 4 kişiden 3'ü, gelecekten bu belirtilen sebeple ciddi miktarda endişe ediyor. Lâkin, gelecekteki olası sorun türlerine dair yaygın bir bilgi yok. Bu bilgi eksikliği, ne yazık ki, ne tür önlemler alınabileceği konusunda da kendini göstermekte. Her 5 ülke insanımızdan 4'ü çözüm için fedakârlık yapmaya hazır olmasına karşın, bu konuda neler yapması gerektiği konusunda bilgiye ya da yeterli bilgiye sahip değil. Özetle, ülkemizde iklim değişimi ve etkilerinin kontrol altına alınması konusunda ilginin olduğu, lâkin bu ilginin doğru türde ve yeterli miktarda bilgi sahipliğine dönüştürülemediği analiz edilmektedir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.