%35
Otobiyografi Olarak Kozmos Atila Ataman
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
3990000016609
Boyut
13.00x21.00
Sayfa Sayısı
293
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2014-06
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Otobiyografi Olarak Kozmos

Yazar: Atila Ataman
Yayınevi : Dedalus Kitap
24,00TL
15,60TL
%35
Satışta değil
3990000016609
681913
Otobiyografi  Olarak Kozmos
Otobiyografi Olarak Kozmos
15.60

Doğa dendiğinde genellikle boşlukta dönen renkli bir top olarak dünyanın üzerindeki biyolojik örtü kastedilir. Oysa bu anlamıyla doğa yalnızca dünyanın bile yalnızca tek bir görüntüsüdür. Musil, Niteliksiz Adam'ın bir yerinde, yeryüzünün çok uzun zamanlar boyunca frijit, hatta ölü olduğunu, hiç doğurmadığını hatırlatmıştı. Ben, genellikle, doğa ve evren kelimelerini geçişli kullanmaya eğilim gösteriyorum. Eskiler de, her zaman değil ama birçok kere böyle yapmıştır. Hatta uzay-zamanı hiç icat edememiş olsalar da, dehr (evren ve zaman) gibi ya da rüzgâr veya sæculum (dünya ve dönem) gibi kelimeler kullandıklarında, bir bütün olarak zamanı ve mekânı aynı anda bile ifade edebilirler. Aslında dönemler ya da döngüler anlamına gelen devran giderek bir bütün olarak kâinatı anlatmaya başlar ve her halükârda sürekli dönmektedir.
Hatta Erigena öyle bir doğadan (natura) söz eder ki, o artık zamandan ve mekândan ve varolanlardan bile fazladır. Esasında zamanı belirten kavramların (dehr, rüzgâr, sæculum, devran) mekâna doğru uzanmasına özellikle oluş ve bozuluş içindeki phusis'i belirten kavramın metafiziğe doğru uzanması eşlik etmektedir. Üstelik çok şaşırtıcı da değildir bu. Eski fizik zaten en başından tuhaftır. Materia prima kesinlikle maddî değildir örneğin. Hareket hareketliliğin ötesinden başladığı gibi madde de tam anlamıyla maddî olmayandan başlar.
Yine de, yalnızca, boşlukta dönen renkli bir topun üzerindeki biyolojik örtünün uğursuz bir kötüye kullanımı gibi duran bir insanlar âleminin içinde yaşıyoruz. Bağ-ı dehr, evrenin bahçesi, “dünya bahçesi”, bizim için insanlar âleminin bir res publica'sı. İnsanlar âlemiyse genellikle dramatik bir soytarı-soytarı diyalektiği üzerinden işliyor.



  • Açıklama
    • Doğa dendiğinde genellikle boşlukta dönen renkli bir top olarak dünyanın üzerindeki biyolojik örtü kastedilir. Oysa bu anlamıyla doğa yalnızca dünyanın bile yalnızca tek bir görüntüsüdür. Musil, Niteliksiz Adam'ın bir yerinde, yeryüzünün çok uzun zamanlar boyunca frijit, hatta ölü olduğunu, hiç doğurmadığını hatırlatmıştı. Ben, genellikle, doğa ve evren kelimelerini geçişli kullanmaya eğilim gösteriyorum. Eskiler de, her zaman değil ama birçok kere böyle yapmıştır. Hatta uzay-zamanı hiç icat edememiş olsalar da, dehr (evren ve zaman) gibi ya da rüzgâr veya sæculum (dünya ve dönem) gibi kelimeler kullandıklarında, bir bütün olarak zamanı ve mekânı aynı anda bile ifade edebilirler. Aslında dönemler ya da döngüler anlamına gelen devran giderek bir bütün olarak kâinatı anlatmaya başlar ve her halükârda sürekli dönmektedir.
      Hatta Erigena öyle bir doğadan (natura) söz eder ki, o artık zamandan ve mekândan ve varolanlardan bile fazladır. Esasında zamanı belirten kavramların (dehr, rüzgâr, sæculum, devran) mekâna doğru uzanmasına özellikle oluş ve bozuluş içindeki phusis'i belirten kavramın metafiziğe doğru uzanması eşlik etmektedir. Üstelik çok şaşırtıcı da değildir bu. Eski fizik zaten en başından tuhaftır. Materia prima kesinlikle maddî değildir örneğin. Hareket hareketliliğin ötesinden başladığı gibi madde de tam anlamıyla maddî olmayandan başlar.
      Yine de, yalnızca, boşlukta dönen renkli bir topun üzerindeki biyolojik örtünün uğursuz bir kötüye kullanımı gibi duran bir insanlar âleminin içinde yaşıyoruz. Bağ-ı dehr, evrenin bahçesi, “dünya bahçesi”, bizim için insanlar âleminin bir res publica'sı. İnsanlar âlemiyse genellikle dramatik bir soytarı-soytarı diyalektiği üzerinden işliyor.



  • Yorumlar
Kapat